Prof. Dr. Açık:“Teşvik Mekanizmalarının Yaygınlaştırılması Gerekmektedir”
Türkiye’nin yalnızca en büyük KOBİ yapılanmasına sahip iş dünyası örgütü değil aynı zamanda üyesi olan 35 kadın derneği ile en büyük örgütlü kadın gücü de olan TÜRKONFED, bu yılsonunda üçüncüsü yayımlanacak İş Dünyasında Kadın Raporu’nun ikinci faz sonuçlarını açıkladı. Rapora göre eşinin çalışmasını istemeyenlerin sayısı 2015 yılında 2007 yılına göre yüzde 50 oranında azalmasına rağmen, kadınlar çocuk ve yaşlı bakımı nedeniyle çalışma hayatının başında ya da ortasında çalışma hayatından ayrılmak zorunda kalıyor.
İş Dünyasında Kadın Raporu’nun ikinci faz sonuçlarını değerlendiren TÜRKONFED İDK Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, kadının doğum sonrası çalışmasını teşvik eden doğum borçlanması, sosyal sigorta prim ve istihdam teşviklerinin de kadın istihdamını artırmada önemli bir rol üstlendiğini belirterek; “KOSGEB 2000 yılından beri nitelikli eleman çalıştıran KOBİ’lere çeşitli oranlarda teşvikler veriyor.Buna rağmen maalesef sigorta prim teşviklerinden 1,5 milyon KOBİ içerisinde yalnızca 14 bin KOBİ’nin yararlandığını görüyoruz. Bu da bize işverenlerin bu konuda yeterince bilgi sahibi olmadıklarını gösteriyor. Diğer yandan genç kadın işçi çalıştıran firmalarda bu işçilerin 54 aya kadar olan primleri devlet tarafından karşılanıyor. Yeni işyeri açan girişimci kadınlar için de primlerin belirli bir kısmının, yine işsizlik fonundan veya devlet tarafından karşılanabileceğini düşünüyoruz” dedi.
Gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yılda sadece yüzde 1´lik kısmının yaşlı ve engelli bakımı için bir fona ayrılması halinde, engelli ve yaşlı bakımı ile rehabilitasyonu alanlarında istihdam artışı sağlanabileceğini de ifade eden Prof. Dr. Yasemin Açık, değerlendirmesine şöyle devam etti: “Söz konusu fonun kaynağı için, Genel Sağlık Sigortası primlerinin bir bölümü ile genel bütçeden fona sağlanacak katkılardan yararlanılabilir. Diğer yandan 2007 yılında yayımladığımız raporumuzda literatüre taşıdığımız doğum borçlanmasında, SGK şu anda ilk defa sigorta olunan tarihten sonraki doğumların borçlanmasını esas alıyor. Bu noktada ilk çocuğun borçlanmasının sağlanmasının, hatta ilk çocukların primlerinin devlet tarafından ödenmesinin, kadının iş gücü piyasasına girmesini kolaylaştıracağını düşünüyoruz.”
“Kadın güçlenirse, toplum güçlenir” diyen TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu; “Kadınların sadece iş hayatına katılımı değil, iş hayatındaki kadınlarında bakım sorumlulukları nedeniyle çalışmaktan vazgeçmeyecekleri bir sistemi oluşturmamız gerekiyor. Çocuk ve yaşlı bakımı kadınların çalışmasının önündeki en büyük engel.2015 yılına kadar olan 5 yıllık dönemde yaklaşık 1 milyon kadın çocuk bakımı, yaklaşık 112 bin kadın ise yaşlı bakımı nedeniyle iş hayatını bırakmış. Kadınların işgücüne katılımını artırırken, sosyal bir devletin sağlaması gereken temel ihtiyaçlar nedeniyle çalışma hayatından uzaklaşmaları kabul edilebilir bir durum değil. Kreş konusunda atılacak adımlar önemli ama bakım sigortası sisteminin çok hızlı bir şekilde kurulması halinde ilk etapta söz konusu hizmetlerde çalışacak 500 bin kadın için ilave istihdam sağlanabileceği gibi, iş gücü piyasasından kaçan yaklaşık 1 milyon 112 bin kadını da geri getirebiliriz” dedi.
Prof. Dr. Oğuz Karadeniz ve Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz tarafından hazırlanan 3. İş Dünyasında Kadın Raporu’nun çıktıları yılsonuna kadar TÜRKONFED tarafından toplam dört fazda kamuoyuyla paylaşılmaya devam edecek. Raporun her fazında Türkiye’de kadınların iş hayatına katılımından sosyal hayattaki etkinliğine kadar farklı konularda kaydettiği aşamalar ve gelişmeler değerlendirilirken, 35 kadın derneğinin cinsiyet eşitliği temelinde politika önerileri de iletilecek. Türk Sosyal Güvenlik Sistemi’ni, kadının çalışma hayatına girmesi ve sosyal güvenceye erişimi açısından ele alan ikinci faz raporu; sosyal yardımların kadın istihdamı üzerindeki etkisini de inceleyerek, kadın istihdamını artırmaya yönelik sunduğu öneriler ile dikkat çekiyor.
AİLE VE ÇOCUĞA DAHA FAZLA KAYNAK AYRILMALI
TÜRKONFED 3. İş Dünyasında Kadın Raporu II. Faz sonuçlarının ortaya koyduğu önemli tespitler yanında önerileriyle de dikkat çekiyor:
· 2017 yılı Mart ayı itibarıyla, yoksul hanelerde bakıma muhtaç yaşlı ya da engelliye bakan 485 bin kişiye bakım ödeneği verilmesine rağmen, bu kişiler profesyonel bakıcı olmadığı için sosyal güvenceleri bulunmuyor. Nitelikli bakım elemanı ihtiyacı çok yüksek olan Türkiye’de, bakım sigortasının kurulması ve etkin bir şekilde uygulanması halinde, kısa dönemde söz konusu hizmetlerde çalışacak ilave 500 bin kadın, uzun dönemde ise yaşlanan nüfus ile birlikte 1 milyon kadın için ilave istihdam sağlanabilir. İşgücü piyasasından uzaklaşan kadınlar da geri dönebilir.
· Evlilik ve eşinin isteği ile işten ayrılanların sayısı 2007-2015 yılları arasında yarı yarıya azalmaktadır. 2007 yılında 1 milyon 200 binin kadın eşinin isteği üzerine işten ayrılırken, bu rakamın 2015 yılında 588 bine düştüğü görülüyor. Yeni evlenen çiftlerde, erkeklerde eşlerinin çalışmasına olumlu bakanların sayısında artış gözleniyor.
· Kadınların yüzde 45,6’sı 1.000 TL’nin altında aylık alırken, bu oranın erkeklerde yüzde 31’e düştüğü görülüyor. Kadınlar arasındaki ücret farklılaşması erkeklere göre daha adaletsiz bir yapı gösteriyor. Çocuk yoksulluğunun yetişkin yoksulluğundan, kadın yoksulluğun ise erkek yoksulluğundan yüksek olduğu Türkiye’de; kadın, erkeğe göre 1 puan daha yoksul ve aradaki ücret farkı çok daha yüksek seviyede.
· Çalışan kadınların toplamda yüzde 7,2’si yarı zamanlı çalışırken, bu oran en düşük gelir grubu olan 830 TL ve altındaki grupta yüzde 15,9’a kadar çıkıyor. Ek iş arayan kadınların yüzde 40’ının yine en düşük aylık gelir elde eden gruptan olması dikkat çekerken, kadınların iş aramama nedeninin belirgin bir şekilde ev işleri ve bakım yükümlülükleri olduğu ifade ediliyor.
· Avrupa Birliği (AB) ülkelerine göre Türkiye, emeklilik ve yaşlılık harcamalarına daha fazla kaynak ayırıyor. Yüzde 8 yaşlı nüfus oranı ile AB (Yüzde 19,2) ortalamasının çok altında olan Türkiye’de yaşlılık harcamalarına ayrılan pay yüzde 48 ile 28 AB üyesi ülkenin de üzerinde bulunuyor. Dul ve yetim aylıklarına ayrılan pay ise AB ortalamasının neredeyse iki katına ulaşıyor.
· Kadınların işgücüne katılımını kolaylaştıracak çocuk, yaşlı ve engelli bakım hizmetlerine yönelik sosyal güvenlik harcamalarında ise Türkiye’nin daha az kaynak ayırdığı görülüyor. Aile ve çocuk harcamalarında ise söz konusu payın AB ortalaması yüzde 8,55 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 3,12’ye düşüyor. Bu tablo ile genç nüfusa sahip bir ülke olan Türkiye’nin, aileye ve çocuğa yönelik sosyal güvenlik mekanizmalarını daha etkin kullanması gerektiğinin altı çiziliyor.